şimdi biz bu soğuk yağmurlu günde, beraber kadıköy'den vapura binip, beşiktaş'a, beşiktaş'ın ara sokaklarına, oradan istiklal caddesine filan hiç gitmeyelim. sahilde oturup çay filan içmeyelim, beşiktaş'ın ara sokaklarında hiç gezmeyelim, sahaflara gidip kitap bakmayalım, boşver yapmayalım. biz seninle bu yağmurlu günde moda'ya çay bahçesine gidip orta şekerli bir kahve içmeyelim, ben kedileri severken sen bana hiç gülümseme. bütün bunlara hiç gerek yok. hatta bu hayatta bana da hiç gerek yok, sana da gerek yok. sen bırak beni kendi halime, aklımı geri sarmama izin ver. sarayım ki ben seni hiç tanımamış, senin yazdıklarını hiç okumamış, seni hiç görmememiş ve seni hiç sevmemiş olayım.
çünkü sen buna izin vermediğin müddetçe ben salak salak seni sevmeye devam edeceğim. vapuru, beşiktaş'ı, sahafları, moda'yı, kedileri, türk kahvesini, seni düşünüp duracağım. yazmam gereken tonlarca şey varken ben sana hikayeler yazacağım, mektuplar yazacağım. ama sen onların hiç biri okumayacaksın. okusan bile deli saçması diyeceksin, yanlızlığını sevip onunla oyalanacaksın. o yüzden sen beni bırak. bana kız, bana kız ki ben küseyim, kuyruğumu bacaklarımın arasına sıkıştırayım, boynumu büküp gideyim, sonra da en yakın köprüden kendimi atayım.
4 yorum:
200-300 metre kadar sağ tarafında, gara giden rayların üzerinde.
(:
oradaki kim?
İlk cümle ile son cümle arasında anlamsız bir köprü kurmuşum, haklısın anlamamakta. Kadıköy'deki Beşiktaş iskelesinden hareketle, en yakın köprüyü tarif etmiştim ciddiye almayacağını düşünerek.
Tylol hot içince yorum yazmayacağım bir daha. Bende narkoz etkisi yapıyor.
tamam şimdi anladım, iskeleye değil eve yakın bir köprü bulsam daha iyi olur. geçmiş olsun bu arada.
Yorum Gönder