28 Temmuz 2008 Pazartesi

where i belong- sia- secret smile

nereye ait olduğumu biliyorum ben, söylemene gerek yok.
sadece gülümse bana...

so don't treat me bad just be glad i am strong
i know where i belong
and soon you will see we are blessed and complete
there's a place here for you with me

shine
you're fine
see i will always have a smile for you my love
and still
we will
be ok and along the way we'll learn a thing or two

slyvia

dibi biliyorum,diyor,en kalın ses
kökümle onu yokluyorum
ondan korkulur
ben korkmuyorum.
daha öncedibe vurdum.

25 Temmuz 2008 Cuma

ailemizin şarkıcısı shantel

stefan hantel aslında adı. alman kendisi. ama bir balkan müziği yapıyor ki, allah sizi inandırsın sağırı bile oynatır bu adam.

en son efes one love festival'de seyrettik kendisini, oynadık, göbek attık, disko partizani olduk.

sevgi yumağı olduk.

depresyona bire bir.

dinleyin, dinlettirin.

her gün bir öğün.

disko boy shantel seviyoruz ailecek sizi :)

shantel- disko boy

dinlemeyin arkadaşım, ofisde dinlemeyin.

ister istemez bacaklar hareket etmeye, kafa sallanmaya başlıyor. etrafdakiler "n'oluyor yahu, sara mı acaba" gibi bakmaya başlıyorlar size.

sanırım masanın üzerine çıkıp gerdan kıracağım

dayanamıyorumm

oyy oyyyy

24 Temmuz 2008 Perşembe

iş hayatının insana kazandırdıkları ve kaybettirdikleri

önce kazandırdıklarından mı başlayayım yoksa kaybettirdiklerinden mi bilemiyorum, çünkü kazandırdıklarını götüren bir şey iş hayatı. evet gerçekten de öyle. neyse ben başlayayım saymaya.

kazandırdıkları:
-duygusal hayatınız kötü ise kendinizi işe verebilirsiniz ve duygusal hayatınızı düşünecek zamanınız kalmaz.

-sabretmeyi öğrenirsiniz.

-insanları tanırsınız.

-bir işe yarar hissedersiniz kendinizi ve kendinize güvenirsiniz. bunu ben yaptım derseniz, gülümsersiniz.

-para kazanırsınız.

-boş zamanların değerini anlarsınız.

-nadir de olsa güzel arkadaşlıklar kurabilirsiniz.

-kendinizi tanırsınız, neyi sevip neyi sevmediğinizi anlarsınız.

-hayatınızın değerini anlarsınız.

kaybettirdikleri:

-bel ağrısı çekersiniz.

-uykusuzluk, uyku öyle tatlıdır ki, erken kalkmaya çalışsanız bile beş dakika daha diyerek yarım saat uyursunuz.

-gastrit olursunuz, sinirden, yetişti yetişmedi endişesinden.

-ülser olursunuz gastrit'e baktırmazsanız.

-depresyona girersiniz, özel hayatınız kalmadığı için.

-sinir krizi geçirirsiniz abidik gubidik işlerden.

-yetersizlik hissine kapılabilirsiniz salak patronlar yüzünden.

-özel hayatınız kalmaz, evet kalmaz.

-aramadığınız, görüşemediğiniz için kızgındır arkadaşlarınız.

-yüzünüzü göremeyen aileniz, merak eder sizi, arar sorarlar sinirden konuşamazsınız.

-şekilsiz saçlar, saçlarınız uzar, kestirecek vakit bulamazsınız.

-hızlı adımlar atmak zorundasınız her zaman, işe geç kalmamalısınız, dünyayı kurtaracaksınız ya.

-ağlama nöbetleri geçirebilirsiniz iş stresinden.

-esaret altındasınız evet, 9-6 yolları taştan çünkü. fazla mesai de cabası.

-hayalleriniz kalmaz bir süre sonra, hayal kuramazsınız. hayal kuramayan insan yaşayamaz.

sanırım bunlar yeterli.

sonuç mu: iş hayatı sıkıcıdır, güzel iş yoktur, her iş sıkıcıdır. iş hayatının en güzel tarafı işten çıktığınız andır.

işi fazla ciddiye almayın.

yaşayın gitsin.

kafanızı kaldırın ve gökyüzüne bakın. masmavi gökyüzü, bembeyaz bulutlar, tanrı saçlarına saç köpüğü sürmüşte köpükler düşmüş gibi duruyor. kıpır kıpır herşey. rüzgar esiyor. dallar sallanıyor, arı çiçeğe konuyor.

gülümseyin çünkü hayattasınız.

edie'den aforizmalar...

lafazan- lafacan- afacan-afakan

çılgın ata ata bitmez bebeğim
çıldırasım var.
gidip birilerinin üzerine çok pis
kusasım var.
yetmez diye saçını başını
yolasım var.

gidip sataşsam birine
sokakta.
laf atsam birine
sokakta
döven mi olurum yoksa dövülen mi
merak ediyorum bebeğim

bazen düşünüyorum da
ben
kahpe bu hayat
insanlar
arsız
anlayışsız

bazen diyorum da
ben
kendi kendime
çok konuşuyorsun
be gülüm
sus biraz
insanlar tuhaf
anlamıyorlar seni
ama olsun
anlamasınlar
ben iyiyim böyle

biz iyiydik böyle
ingrid michaelson- breakable dinleyin.

cause we are just breakable girls and boys...

viva la vida


For some reason I can't explain, I know saint peter will call my name...

laf laf laf kuru gürültü

ağlamak istiyorum sayın seyirciler.

bu coşku, bu heyecan, bu mutluluk.

işte bu an kelimelerin kıyafetsiz, dilbilgisinin sırnaşık kaldığı an.

heyecandan gözlerim çıkacak.

kalbim taşacak.

heyecandan kusacağım.

evet, sayın seyirciler ağlıyorum.

an itibarı ile gözyaşlarım sel oldu.

yanaklarımdan süzülüyor.

an itibarı ile psikoza bağladım.

gidiyorum sayın seyirciler.

neresi olursa olsun.

gidiyorum.

kokun hala üzerimde.

sana tortular bıraktım.

bir de yeni poğaçalar.

ben, kendim, şahsen bizzat ben.

gidiyorum.

eskiden şizofrendim ama şimdi iyiyiz.

23 Temmuz 2008 Çarşamba

The Red Days

Yoğun kırmızı günlerimdeyim. Hayır regl değil yanlış anlaşılmasın. Regl günleri kırmızı değil sancı olarak tarihe geçer. Kırmızı günler yağmurun çok yağdığı ve yatağınızdan çıkmak istemediğiniz günlerdir. Kederli mavi günler gibi. Tek farkı belki de en büyük farkı yoğun kırmızılarda dünyanın başınıza yıkıldığınızı hissedersiniz, kaçacak haliniz de yoktur ayrıca.

Yoğunluktan kırmızı günleri yaşıyorum. Sıkılıyorum, ofluyorum, pufluyorum.

Evet memnuniyetsizim. Kek, börek, pasta yapmak ve yemek istiyorum.

Panik Yok Bebeğim


Evrenin sonundaki restoranta gitmek istiyorum.

8 Temmuz 2008 Salı

Geri Dönüş

Bir geri dönüş mevzu bahis bende bu dönem. İş hayatına geri döndüm, bu güzel yaz mevsiminde dönmeyecektim aslında ama iş verenim pek ısrarcı davrandı, kıramadım, iş hayatına geri döndüm. Dün işe başladım. Evime oldukça yakın küçük bir ajansdayım. Sabahları erken kalkıp, trafik derdi çekmiyorum. İş çıkışında evime yürüyorum, para kazanıyorum. Kafamı meşgul ediyorum, gündelik hayatın sıkıcılığından, dertlerinden biraz da olsa kurtuluyorum ya da kendimi avutuyorum. Bilemiyorum daha çok yeni. Dedim ya bugün ikinci günüm. Anlamadım henüz ama yakında çözerim. Zaten deneme sürem de var, olmadı bakarım dalgama gene.

Sonra, sonra, ben de bu aralar bir güvercin çırpınışları var. Bir pırpırlık, bir evyahlar, ne yapacağım benler. Ben de ne yapacağımı bilemiyorum bu konuda. Bir zat-ı muhteremi beğeniyorum. Hem de fazlasıyla. Uzun zamandır hissetmediğim bir heyecan. Anlayacağınız hem duygusal bakımdan hem de iş bakımından bir geri dönüş var hayata.

Geri dönüşler değişiktir bakalım bu nasıl olacak.