8 Ekim 2007 Pazartesi

Marcel Proust

1871 yılının Temmuz Ayı'nın 10. günü, iyileştirme sanatının çok ciddiye alındığı bir ailede dünyaya geldi Marcel Proust. Otoriter bir görünüşe sahip olan, 19. yüzyıl fizyonomisine sahip, sakallı babası Adrien Proust uluslararası üne sahip bir doktordu. Marcel babasının yanında kendini değersiz hissetmiş, kendini onun başarılılarla dolu yaşamındaki tek bela olarak değerlendirmiştir. 19. yüzyılın burjuva ailelerinden birinde yaşayan Marcel, aile üyelerince normal diye nitelenebilecek bir meslek edinmek için en ufak bir istek duymadı. Marcel'in ilgi duyduğu tek şey edebiyattı fakat yazmaya pek istekli görünmüyordu. İyi bir oğuldu, bu nedenle ilk önce ailesinin onayladığı bir meslek edinmeye çalıştı. Bir hukuk müşavirinin yanında iki hafta zor dayanabildi. Paris'ten ve annesinden ayrılma fikri pek hoşuna gitmediğinden diplomat olmaktan da vazgeçti. 22 yaşında henüz mesleğine karar verememiş Proust endişeliydi. Avukat olamazdı, doktor da, rahip de, geriye ne kalıyor diye soruyordu kendine.
Kütüphaneci olabilirim diyerek, bir kütüphaneye başvurdu ve işe kabul edildi. Aradığı burada bulması mümkündü ama kütüphanenin tozlu ortamı Proust'un ciğerlerine iyi gelmemişti. Hastalık izinleri almaya başladı. İşe pek sık gitmiyordu. Hastalık için fazla izin almasından dolayı ve de işe fazla uğramamasından dolayı 5 yıl sonra kütüphanedeki işine son verildi. Marcel'in hiçbir zaman doğru düzgün bir mesleği olmadı. Marcel edebiyatla uğraşıyor ve bundan bir kazanç elde etmeyi beklemiyordu bu nedenle de yaşamının sonuna kadar ailesinin parasıyla geçindi. 1908 yılında yedi ciltten oluşan Kayıp Zamanın İzinde'yi yazmaya başladı. Bir milyon ikiyüz elli bin sözcükten oluşan Kayıp Zamanın İzinde, sıcak çaya batırılan bir parça madlenle zaman içinde çıkılan bir yolculuğu anlatır.

Hayatı boyunca doğru düzgün bir mesleği olmayan, flört sorunları, aşkta kararsızlıklar yaşayan, astım krizleriyle başı belada olan, günde bir öğünden fazla yiyemeyen, çoğu zaman sindirim sorunu olan, annesine karşı farklı bir bağlılığı olan, uykuya dalmadan önce özel bir iğneyle külodunu iğnelemek gibi tuhaf takıntıları olan, sabun, krem ya da kolonya kullanamayan, farelerden ödü patlayan, her zaman üşüyen, yüksekliğe karşı aşırı duyarlılığı olan, öksürük krizleri yaşayan, yolculuklara tahammül edemeyen, günün büyük bir bölümünü yatakta geçiren, gürültüye tahammül edemeyen, etrafında ona inanmayan arkadaşları olan biriydi Marcel.

Hiç yorum yok: