31 Ağustos 2011 Çarşamba

ruya

tokattan erzincan oradan karsa sonra erzuruma, sonra erzincan uzerinden gumushaneye bayburta ve de trabzona! bugun karsa gittim. cok sehir gezmedim ama gezdigim gordugum en guzel sehirler arasinda 1 numaraya girer! ruya gibi masal gibi! kozmosu seyrettigimden beri bi gidemedim diyen ben nihayet gittim gordum.

anlat biraz nasil hele oralar derseniz gidin gorun diyorum. kars kalesi, eski rus binalari, tas yollar, ara sokaklar, piti, gravyer, ani harabeleri. daglarin arkasi ermenistan. koseyi donunce rus askeri cikacak gibi hissediyorsunuz.

hele giderken su altinda kalmis agaclar ve kopru! hala ruyada oldugumu saniyorum!


28 Ağustos 2011 Pazar

abbas mı dedin?

ne diyem mahmut mu diyem? abbas dedim tabi. yolcu olan abbas. hani şu bağlasak durmayan abbas. adamı niye bağlıyoruz orayı hiç anlamıyorum bilog. sado - mazo eğilimleri mi vardır abbas'ın nedir? abbas vafıl vardı di mi? bebek'te miydi o? attım mı yoksa ben? yok ya hatırlıyorum öyle bir yer. ben teee gençlik başımda duman ilk aşkım ilk heyecanken abbas'a vafıl yiyelim mi derdi eski bir arkadaş. ben sevmem vafıl. ay vafıl vafıl diye ölmem. dondurma severim, çilek ve çikolatalı olucak. arkadaşım bu konu buraya nasıl geldi? bir çıktım abbas'dan dondurmayı anlatıyorum ya!

neyse abbas moduna geçtim. bütün bir yazı mızıldayarak huysuzlanarak geçiren bendeniz, bu akşam babanın yanına gidiyorum. sonra erzurum, kars, rize, gürcistan, trabzon. kıyıdan kıyıdan geze geze.

e gezeyim ama di mi azcık? gezeyim bence de!

bünyem deli gibi deniz özlemi çekse de, güneş yağı kokusu burnumun ucundan gitmese de, bu bana iyi gelecek. kars diyorum la kars! kosmos filan! gürcistan bir de! batum filan!

27 Ağustos 2011 Cumartesi

kadın haklı beyler

zaman zaman hanselle gratelin cadısı nasıl o hale geldi, ne yaşadı da çocukları şeker evle kandırdı diye düşünürüm. ama anladım! artık anladım. kadın haklı beyler! tamam çocukları yemek filan o da biraz abarttı evet ama delirtmişler belli. belki de onu da yan komşunun evlatları delirtmiştir olamaz mı? hea olamaz mı? kadınceğizin bahçesine dalıp dalıp kedilerini sıkıştırmış, tekme atıp, kuyruklarını çekmişlerdir? olamaz mı yani? ya da bunlar yetmiyormuş gibi zile basıp, kadın kimo derken cücüklükten yararlanıp evine dalıp şekerlerini, yemeklerini filan yemişlerdir. belki? bence olabilir!

hikmetinden sual olunmayan güzel yalebbim! şimdi o cadıyı daha iyi anlıyorum. çocukları sevmiyorum, ıyk demiyorum ama çocuk gibi olmalı yahu! alper kamu sadece kitapta eğlenceli, gerçek hayatta kabus!

sevgili ulumanitum! yan komşunun evlatlarını başıma sarmanın amacını bana bir zahmet özet geçsen? ben kaçırdım zira anlamakta zorlanıyorum!

tam yazdım postu, yayınladım, zır kapı! annem kimo derken arkadaşlar selamsız sabahsız içeri girip şekerlere daldılar! komşunun evlatları! içerde uyuyan olabilir, misafir olabilir, çalışıyor olabilirim di mi amma? ama suç sen de değil anan babanda! şeroki kabilesinden gelmeniz saygıyı bilmemeniz anlamına gelmiyor bence, ya sence esteban?

içimdeki bir gıdımlık çocuk sevgisi yandaki veletlerle uçup gitti sanırsam bilog! şu an orlando bloom gelse, edie çoccuumuz dünyayı kurtarıcak seçilmiş kişi dese yine de yapmam!

sürekli eve gelip durmalarını, nereye didiyon, nerden deliyodun, nabıyodunu anlattım ya. bir de şeker olayı çıktı başıma. vakayı şugariye! kapı çalıyor açıyorsun, boylar da kısa kim geldi diye bakarken içeri girip şekerlere dalıyorlar! pişt hop tirbişon yavrukuş filan diye seslenince de ebesine küfür etmiş gibi pis pis bakıp homurdanarak gidiyorlar!

oğlum! yan komşunun evlatları! edeceğim bir küfür çok pis travmatik etkiler bırakacak! fallik dönemdesiniz fallik olucaksınız haberiniz yok la bebeler!

ey güzel yalebbim! mübarek ramazan şu zıngık kulunu imana mı getirmeye çalışıyosun aceba?

cadı mı olacağım lan bilog ben de! ona buna laf eden mızıldak uyumsuz buruşuk teyze mi olacağım yahu? korkuyorum annee!

edit büdüt: bilog çocuklardan nefret ettiğimi sanma sakın. severim çocukları da eve hayt hut dalanlarsan pek hazetmiyorum.

25 Ağustos 2011 Perşembe

bloggerın ennn'leri - madalyamı da taktılar!

bloggerın enn'leri mimini duyan gören oldu mu? ben takip ettiğim birkaç blogda gördüm, okudum, beni mimleyen yok mu layn derken pisinin beni mimlediğini gördüm. sevgili pisi bloggerın enn'lerinde beni en çok güldüren blog olarak mimlemiş. kendisini buradan öpüyorum. ay lav yu pisi :)

bu bloggerın enn'lerinin kuralları varmış, kurallar da şüleymiş:

-yazının başlığı " blogger n'lerini seçiyor" şekli şemasında olmalı, yani nedir ne değildir anlayayım di mi?

- her kategori için en fazla üç blog yazabilirmişiz.

- kendi kafamızdan bir kategori ekleyebilirmişiz - popomuzdan element uydurabiliyoruz yani - su, ateş, hava, tahta! yalnız en güzel, en sempatik, en pampiş, en cicikuş gibi şeyler olmuyor canlarım! element yapayım derken ipin ucunu kaçırmayalım litfen :)

- aynı kişiyi birden fazla kategorize edebilirmişiz. edelim edelim kategorize edip şekle şemale sokalım! bayılırım!

kuralları öğrendik mi, okuduğumuzu anladık mı?

şimdi geçiyorum kategorize etmeye, buyrun:

en iyi tasarıma sahip blogger: aydan atlayan kedi, yansıma ve yanılsama
en güncel blogger: pisikopati, james mayer
en meraklı blogger: vallaha bulamadım kimseyi buraya :(
en çok bilgilendiren blogger: james mayer, daughter of god, tost çay ayran
en çok eleştiren blogger: uyumsuz
en çok kendini anlatan: cips yiyemeyen kız, leah, mia wallace
en akıcı yazan blogger: bir dilim sohbet, aydan atlayan kedi, çilek turşusu, sevgili dünlük
en çok güldüren blogger: sevgili dünlük, bigidinlan

geleyim ben kategorime, en hikayeci blogger: bir cadının kurgu yaşamı

ben mimimi yazdım, sıra sizde. kimin kiminle nerde nasıl haydi bakalım :)

öptm, kib, bye :)




bir komşu bir komşuya, olmadı bu başlık yae

ömrü hayatım boyunca üst komşu alt komşu diyememenin ezikiğini yaşadım bilog biliyün mü? hep bir yan komşu yan komşu, çapraz komşu, paralel komşu, olmadı karşı komşu. hiç alt kattakinin çocuğu çok fena, üst kattaki sürekli halvet halinde ruslar sıcak denizlere inmek istiyorlar demedim, diyemedim. çünkü ne üst komşu ne de alt komşu var. ziyagil yalısından hallice, villa hanzade bebek'in yan yemiş hali! (oha nasıl attım) bir evdeyim. ben diyeyim 20 sen de 25 olmuştur herhalde yani sanırsam öyle olması gerek.

üst komşu alt komşu, müziği kıs, kapıyı yavaş kapa filan derdi olmadı mesela bilog. he dertsiz başım amman negzel olduğunu sanmayın sağda bir kabile yaşıyor, solda da fenerbahçeli bir fanatik. fener yenilince selam bile vermiyor kendisi o derece. kabileyi zaten anlatamam yaşanır. bildiğin şerokiler, mesailer. bayram seyran bir toplanıyorlar allah allah genç osman! viyana'yı rahat rahat kuşatabiliriz evdeki insan sayısıyla. özerk bir cumhuriyet sayılabilirler kanımca ev geneli olarak.

şeroki kabilesinin küçük torunları bir süredir yanda kalıyor. evleri başka bir sokakta olmasına rağmen buradalar yani. neden diye sormam, zira zerre umrum değil. kendi evleri canım yuh yani, canları nerde istiyorsa orda kalsınlar da, abi çocuklar çok fena be! merak küçük yaşta başlıyormuş bunu gördüm mesela bizzat şahsen. sürekli bir gözetleme halindeler. oturuyorlar cam kenarına kim gitmiş, ne giymiş, nereye gitmiş, kim gelmiş! allahım kabus!

geçenlerde oldu baya, kitap kulubu için çıktım evden akşam üstü. arkadaşlar cama oturmuş bir de demir parmaklık var dalton kardeşler olmuşlar, baktılar ve "nereye didiyodun?" diye sordular. şimdi bu soruya oraya buraya denir ama ben demem. zira anamdan babamdan başka komşunun "nereye, nasıl, kimle, nerden, ne zaman" gibi sorularından pek haz etmem. sorduklarında da genelde kafamı çevirip, sümme haşa töbe yarabbim derim, ben susarım gözlerim konuşur, onlar da anlar. ama arkadaşların yaş 5. ikisi birden koro halinde "nereye didiyon" diye soruyorlar, anneleri de yanlarında, bakıyor ne cevap vereceğim. "japonya" dedim. bir an için ağzımdan japonya çıktı. annesi başladı gülmeye, bunlar bir afalladı, anlamdırmaya çalıştılar, baktılar, "japonya ne" diye annelerine sordular ben de o arada kaçtım.

kaçtım ama sonra yine yakalandım. kolumun altında gazeteye sarılı pide, üstümde pijamadan bozma eşofman bakkaldan geliyorum. gayet nerden geldiğim belli yani, arkadaş bakıp şöyle dedi "neyden geliyodun? arkadaşım yaşın 5 harfleri bile düzgün söyleyemiyorsun ne bu merak lan? çizgi film yerine magazin programımı seyrediyorsunuz? pide var oğlum elimde, gasteye sarılı nerden gelebilirim. kardeşi biraz daha zeki bakkala ditmiş dedi. he ya bakkala dittim dönücem.

bi de arkadaşlar bana bir meraklı ki sorma gitsin bilog. kapıya ne zaman çıksam kedi gibi kulaklar dikilip bakıyorlar ve "biz çok sıkıldık, size gelelim mi" diye soruyorlar. sıpalar pek de güzel, gelme de diyemiyorum.

e be yavrularım! bak yavrularım diyerek masalcı ablaya bağladım hemen de hoş sohbet değilim, dilinizden anlamıyorum, sorduğunuz soruları fazla ciddi alıp bilimsel açıklamalarda bulunuyorum, ben açıkladıkça siz daha da soruyorsunuz, beynim çorba oluyor, biri bak derken bir diğeriniz çekiştiriyor, beş dakka zor duruyorsunuz, kedi diyorsunuz, kedi sizden kaçıyor, ayrıca o kedi değil canavar, yani uzun lafı kısası, özet geçerek diyorum ki ne anlıyosunuz la bebeler benden?

ben olsam kendimi çekemem la derece! kedi canınızı sizin!

balzamin


sen el kadar bir kadınsındır
sabahlara kadar beyaz ve kirpikli
bazı ağaçlara kapı komşu
bazı çiçeklerin andırdığı
iş bu kadarla bitse iyi
bir insan edinmişsindir kendine
bir şarkı edinmişsindir, bir umut
güzelsindir de oldukça, çocuksundur da
saçlarınla beraber penceredeyken
besbelli arandığından haberli
gemiler eskirken, deniz eskirken limanda
sevgili

Cemal Süreya

23 Ağustos 2011 Salı

bu da böyle bir aaanımdır.

bu nedir arkadaşım ya? bu ne koyvermişlik? insan biraz yazar di mi ama? bi de yazarım ben diye geçiniyorum! piyy allah tepemden baksın mı? bence bakmasın, bu kadarcık bişi için tepeden bakma filan olmasın, allah göstermesin yani, töbe haşa! neyse ne diyordum, şarkı şiir fıkra resim filan derken iyice bir ipe un serdim. bu ipe un sermek bitişik mi yazılıyor ayrı mı yalnız anlayamadım, yazamadım. tivitırdaki geleceksevgilimenot gibi. onu da anlamadım, millet günlerdir yazıp duruyor. okuyamıyorum ben birleşik yazıları özürlüyüm. telefon numaralarını da okuyamam mesela. hele tc kimlik numaramı filan sordularmı sıçtım. bildiğin böle ööö eee kalıyorum. rakamlara alerjim var, matematik öğretmenimden dolayı küstüm ben sayılara.

sayılar demişken bak ne geldi aklıma blog. senee geçen sene şaka lan değil 2008 filan, ben böyle mal mal freelance takılıyorum gene iş manasında lan yani anla işte, çeviriymiş cartmış filan yani, freelance diyince daha bir havalı oluyor çünkü ondan şeettim, neyse 2008'de biriyle tanışmışım böyle, adam matematikçi, bir üniversitede öğretim görevlisi doktorasını yapıyor filan. buluşalım çok güzel bir fransız filmi var gidelim dedi, olur dedim, severim yani fransız filmlerini entelim yani herkes bilsin - yazar burda rakçı serpile selam çaktı - gittik filme. allahım nasıl bayık bir film, sinemada klima yok, hava 180 derece kulak memesi kıvamına gelmişim pişiyorum yani. ben bekliyorum tabi böle güzel bi film olsun, alt metni az olsun, rahat izleyeyim hava da sıcak filan. adam beni dünyanın en sıkıcı filmine götürdü resmen, baydım neyse ki 2. yarıda film arızalandı çıktık. kahve içelim dedi olur dedim, gittik orta şekerli kahvemi söyledim bu böyle başladı anlatmaya, sinemadan girdi edebiyattan çıktı, ama nasıl sıcak, ölücem yani, hıı diyorum ama tek derdim eve gideyim de uzanayım şöle bi. adam anlattıkça anlattı, anlattıkça anlattı, konu matematiğe geldi. ben dedim sevmem matematiği, dört işlem, o da alışverişte dolmuşta para üstü filan. 6 kere 8 dunköfum yani diyorum bu bakıyor anlamıyor. neden sevmiyorsun diye başladı geyiğe. orta okuldaki kel matematik hocasını anlattım, lisedekini anlattım, onlarda bana aşık değil sonuçta dedim. bu gene anlamadı, ben rakamlara aşığım dedi, sayılar olmadan yapamam, matematik bence bir hayat tarzı filan dedi. hayat tarzı, sayılar olmadan yaşayamam filan! renklere aşığım özellikle de sarıya, pembeyi de seviyorum ama sarı gibi değil demek istedim o an blog ama işte diyemedim. neyse dedim benim gitmem lazım, kedim aç. kaçtım.

yani şimdi ne gereksiz yazdım bunu böyle, okudum da bir şimdi baya gereksiz olmuş ama matematik filan, yaşam tarzı diyince laf lafı açtı yani ben ondan şeettim. aman yani ne bileyim. nemden sanırım ya, nem var ya nem ondan yani.

yani ne anlatayım lan blog, yazmak için yazdım yani öyle. enteresan hayatım mı var benim? gayet evimdeyim, böyle mel mel. o değil de ben mal müdürü filan diyorum ya bazen, bu sansürden içeri alınır mıyım acaba? derler mi acaba bana genç bu atarın kime niye diye?


14 Ağustos 2011 Pazar

kuş mu vursak naapsak?




aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
-çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

11 Ağustos 2011 Perşembe

başlık yok işte başlık

blogun sözlükte linkinin olduğunu, sözlükte adımı arayıp ulaşanların okuyabileceğimi zaman zaman unuttuğumdan -her zaman- yazmamam gereken şeyler yazıyorum buraya. sonra ulan! neler oluyore! diyip çakıyorum, ahanda blog diye!

o değil de be blog, babam dün gece twitter'ı sordu bana. ben de mi üye olsam, olsam napıcam ki diye. ben de dedim status var orda yazıyorsun işte 140 karakteri geçmeyecek şekilde, ne yazıyorsun mesela dedi, ben de balkanlardan gelen soğuk hava dalgası beni de etkisine alsa ne güzel olur dedim, bunu yazabilirsin baba. baktı, güldü. en iyisi facebook dedi, evet bunu dedi, sonra da kendine bir hesap aldı. yarın babam bana arkadaşlık talebi yollarsa şaşırmam!

bir arkadaşlık talebiniz var. peder finnerty tarafından dürtüldünüz. peder finnerty size bir mesaj gönderdi.

o değil de ya blogu da bulursa!

zaa diye gülerim valla :)


5 Ağustos 2011 Cuma

samimiyetine güveniyorum!

yıl olmuş 2011! serdar ortaç evde 900'ü aşkın bestem var diyor, hiloş pampiş tutturmuş gidiyor, teoman müziği bıraktığını açıklıyor, millet isyanda, genç siviller rahatsız! teoman'ın müziği olmayan dünyaya çocuk yapmak istemiyorum diyen duydum, bizzat okudum! oha, yuh ve hatta çüş!

ama olay o değil, olay benim kurduğum cümlelerde. yıl olmuş 2011 diyorum, oh diyorum yakında uçan arabalar filan, marsa koloni mi kursak filan ama bakıyorum bi cümle kurmuşum aynen şu
"samimiyetine güveniyorum" insan değilim! yeminlen değilim! bu ne demek aga? nasıl cümle bi? nasıl bu hale geldim ben? bilmiyorum vallaha bilmiyorum. içime filiz akın kaçtı sanırsam! tipime bak, kurduğum cümlelere bak ya! allah tepemden bakıcak ya!

tatlısın, sevdim seni, eğleniyorum senle filan der insan! yok samimiyetine güveniyorum. bu nası cümle! şimdi düşündüm de bunlar da kötü bea!

merkür geri gidiyor ya ondan ondan!

4 Ağustos 2011 Perşembe

gözünü seveyim sana bişi olmasın!

gelin canlar birlik olalım, elimizi kalbimize koyup benim ne denli meynetsiz mendebur bir karı olduğumu kabul edelim! evet karı dedim, kendime dedim, nolmuş yani! istersem kancık da diyebilirim, neyse! evet canlar kabul ettik mi? edelim! edelim!

ben mendebur ve de meymenetsiz, ondan şikayet bundan şikayet bir agrasyon bir nefret bir söylenme bir şikayet dolanıp duran biriyim. uyumlu olmaya çalıştıkça aslında kılın teki olduğumu ve de dolayısıyla asla uyum sağlayamayacağımı anladım. biraz zor oldu anlamam, zira gerizekalı olduğumdan da şüphe etmiyor değilim! kesin bir retarted durumum var, kesin yani!

retarted olmasam rimel sürerken gözüme rimel fırçasını sokmam! evet buranın gerekirse altınız çizerim, fırçayı gözüme soktum! geçtiğimiz cuma aynaya bakıp allam ne kadar çirkinim, bir rimel bir allık insana benzeyeyim dedim, çok güzel benzedim. rimeli gözüme sokup, doktora koştum, göz zedelenmesi, bandajlı göz! call center'ı aradım önce, çıkan kız yarım saat kimlik bilgileriniz edie hanım, baba adınız, secereniz, ebeniz kim derken kıza hanfendi gözüme rimeli soktum acılar içindeyim randevu verecekseniz verin yoksa ben gözümü çıkartıcam dedim, gözünü korkuttum! yoksa abla soy ağacıma kadar soracaktı! sonra gittim doktora, allahım asılgan adam! baktı hanfendi zedelemişsiniz gözünüzü siz rimelsiz de güzelsiniz dedi, sonra da gözümü kapadı! evet bandaj! böle mal mal gezdim etrafta yani evde!

pazartesi gene gittim kontrole, geçmiş! çok şükür lan dedim oh! bekleyiniz sıkı durunuz bilogcugum sanırsam gözüm gene kötü! gene bir acı var! yarın sabah doktor yolu!

hay sıçayım demek istiyorum sayın seyirciler! o değil de lan bilog! biri benden nefret ediyor ve paso beddua ediyor! kesin yani eminim!

abi durup dururken bu acı nedir lan!

biri gözüne sıçayım edie mi dedi aceba?! anlamadım ki!

eğer dediyse ki eminim biri var benden nefret eden, kendisine bilog üzerinden seslenmek istiyorum, kıçımı ye lan! bak dedim! oh! ayrıca bilmediğin arı alerjin olsun, arı kovanına düşesin!
saatlerce serdar ortaç'ın pink floyd söylemesini dinlemek zorunda kalasın, ajdar'la aynı masada oturasın, kalkamayasın! artık kim sevmiyorsa beni, kim gözün çıksın diyorsa buna ona gidecek!

gönder evrencim!

6666 yazdım, gönderdim!