9 Nisan 2010 Cuma

Frinç

Walter, Sana baba diyebilir miyim?

Kendimi bildim bileli açıklanamayan, doğa üstü olaylara merakım vardır. 11- 12 yaşlarında bir veletken babamın "Bilinmeyen" dergilerini okurdum. 13 yaşımdayken de Nostradamus'un Kehanetlerini anlamaya çabalıyordum (ne manyakmışım yahu) Daha sonraları X-files geldi, onlar maceradan maceraya koşarken ben evimde tv karşısında "evet aha biliyordum, kesin bu işte bir iş var" diye söylenip duruyordum.

Yıllar geçti benim doğa üstü, açıklanamayan, paranormal olaylara olan ilgim arttı, eksilmedi. Hatta hatta öyle bir hal aldı ki, bir zamanlar kendimi Hogwarts'da okuyor sanıyordum.

Uzun zaman önce bir dizi keşfettim, açıklanamayan, paranormal olayları araştıran bir FBI ajanı, yıllarca akıl hastanesinde tedavi görmüş sıyrık bir bilim adamı ve bilim adamının duble zeki bir o kadar da yakışıklı oğlunun maceradan maceraya koşup çılgın atmasını anlatan Fringe'den bahsediyorum.

Dizinin ana karakterleri, telefonu her daim Dunham diye açan sarı yivru Olivia, her olaydaki "aa bu benim eski bir deneyimdi" diyen sıyrık ve mükemmel Walter Bishop, Walter'ın hem yakışıklı hem akıllı hem yetenekli hem hem hem oğlu Peter Bishop. Bu mükemmel karışım, üçü bir arada takımımız her bölümde birbirinden abuk sınırdışı olayları çözerken bir yandan da dizinin ana konusunu oluşturan paralel evrenlerle ilgili sorulara cevap arıyorlar.

70'li yıllarda Harvard'ın bodrumundaki laboratuvarında fareden timsah, timsahtan kuzu, hamamböceğinden su aygırı gibi acaip deneyler yaparken bir yandan da ışınlanma, boyut değiştirme üzerine önemli aşamalar kaydeden çılgın bilim adamımız Walter Bishop dizide favori karakterim. Akıl hastanesinde kaldığı süre boyunca kimseyle konuşmaya tenezzül etmeyen bu zat-ı muhteşem taze süt sağmak için eski laboratuvarına inek getirecek kadar değişik biri.

Geçtiğimiz yani birinci sezonu acaip bir finalle biten ve ikinci sezonuna çılgın gibi bölümlerle dönüş yapan dizi, üçüncü sezonu garantilemiş.

Hep muhterem blog arkadaşlarım, eğer siz de benim gibi paranormal olayları seviyorsanız, Lost bitti yareppim ne yapıcaz diyorsanız, Fringe'i öneririm. Ha Flashforward'ı da öneririm ama onu başka zaman yazarım artık.


4 yorum:

absalom dedi ki...

ah o yivru olivia yok mu edie.
ah ah ki ne ah.

seyrettiğim ender dizilerden biri.
lostu bile seyretmemiş bi vatan evladıyım düşün.
yapımcısı jj abrams lostunda yapımcısıymış diyola.
ya da ben yannış hatırlıyorum neise.

şahanedir fringe katılıyorum.
olivia şahanedir.
walter şahanedir.
yakışıklı oğlanları pek sevmiyorum o yüzden peter mevzuna girmeyim hiç.
hem o paralel evrenden geldi diyola yaaaa.
bizim evrenden bile değil.
hıh.

Flashforward ı bi deneyim bakalım.
duymamıştım.

edie finnerty dedi ki...

peter bu evrenden değil absalom, o yüzden biz onunla ayrı dünyaların insayız. ama olsun ben yine de seviyorum onu. ama walter, walter baba demek istiyorum kendisine. ver elini öpeyim baba. evet lost'un yapımcısından frinç. flashforward da güzel ben sevdim :)

Adsız dedi ki...

flashforward ya da fringe ya da x files ....hangisi dersen ben öncelikle x files sonra fringe diyorum....flashforward'a daha ısınamadım.local heroooooooo

Adsız dedi ki...

ancak hayalım lostun micheal emersonın başrolünde olduu yepyeni bir dizi...visitors'da fena değil....
yine local heroooooo