18 Nisan 2012 Çarşamba

kafama şöyle sert bir cisimle vursanız da, bayılsam. kendime geldiğimde başka bir zamanda, başka bir mekanda kendimi bulsam.

6 sene önce bir gün karın ağrısından ölürken, ağrı kesicileri çifter çifter almışken, if istanbul'da bir filme gitmiştim. hay bin bok, gitmesem mi gitsem mi diye mızıldanıp aman uyurum en fazla demiştim. bilekkesenler: bir aşk hikayesiydi filmin adı. ben hayattan her zaman ki gibi nefret ediyordum, her zamankinden daha fazla merdümgirizdim.

gittim gördüm döndüm. zia çok aşıktı, sevgilisi onu terk edince hayatın daha da anlamsızlaştığını görüp öldürüyordu kendini. gözlerini başka bir yerde açıyordu sonra. aynı burası gibi, daha da sıkıcı. sıcak, kurak, renksiz, kimsenin gülümseyemediği bir yer. bence buradan farkı yok. sonra mikal'i görüyordu. oraya yanlışlıkla geldiğini söylüyordu beyaz kıyafetli görevlileri arıyordu. mikal zia ile beraber yola çıktı. zia oraya geldiğine emin olduğu sevgilisini arıyordu.

zia mikal'a aşık oldu, mikal zia'ya aşık oldu. hayat burası kadar kötüydü. zia uğruna öldüğü sevgilisini buldu, artık ona aşık olmadığını gördü. mikal görevlilere derdini anlattı, oradan uzaklaştı. zia bekledi, mikal gelecek diye bekledi. mikal gittikten sonra orası daha da berbatlaştı. zia arabanın ön koltuğundaki kara deliğe düşürdüğü kasedi almak isterken düştü. gözlerini açtığında başka bir yerdeydi, yanında mikal vardı.

kafama şöyle sert bir cisimle vursanız da, bayılsam. kendime geldiğimde senin yanında olsam.




şu an burada olsaydın, dizlerine kapanabilirdim.

Hiç yorum yok: