26 Haziran 2009 Cuma

hayat tuhaf, vapurlar filan!

Hayat tuhaf, çok tuhaf hem de. Her geçen gün yeni bir şey öğreniyorum, günler geçmiyor gibi gözükse de, her yeni gün bir öncekinin aynısı gibi gelse de bana, farkettim ki bir şeyler öğreniyorum hala ben. Ben ne kadar mızıldansam da ot gibiyim diye, hayat bir şeyleri bir yerlerden dönüp dolaştırıp gözüme sokup duruyor. Ne kadar nefret etsem de, ne kadar söylensem de hayata karşı, hayat bu aralar hep bir şeyler hatırlatıp duruyor bana. Dün mesela baş dönmesiyle erken çıktım, ofisten eve giderken söylenip duruyordum yine, işi sevmeyişime, yorgunluğuma, uykusuzluğuma, sıcak havaya, tertibi hala unutamayışıma, tertibin salaklığına, yapmam gereken işleri yapmayışıma daha doğrusu yapamayışıma, ot gibi hayatıma kısacası her şeye söylenip sövüp duruyordum (içimden tabi). Otobüs geldi bindim, bir ara trafik yoğunlaştı köprüde, bu saatte ne trafik demeye kalmadı intihar vakası, çıkmış biri korkulukları aşmış duruyor öylece, polisler başında bir şeyler anlatıyordu. Araf geldi o an aklıma, zarpandit'in köprüden atlayışı, arafta kalmış halim, ne ileri ne geri gidememem, sonra o adam kimbilir ne için çıkmıştı oraya, ne derdi vardı, belki sırf dikkat çekmek istiyordu, belki de gerçekten atacaktı kendini.

Atladı mı bilmiyorum çünkü otobüs geçti gitti yoluna devam etti, ben de öyle! Eve gelir gelmez attım kendimi koltuğa, uzattım ayaklarımı, başımın dönmemesi için dinlendim biraz. Birkaç saat sonra anne geldi eve. Yüzü asıktı baya bi, ne oldu dedim başladı anlatmaya. Hani sen dedi, söylenip duruyorsun ya hani her şeye, hani mutsuzsun ya çok fazla hem de, bugün gittiğim yere sen gelmeliydin belki de. Neresi anne hayırdır sen de mi geçtin benim geçtiğim mezarlığın önünden hem ben her gün görüyorum o mezarlığı, gördükçe de titriyorum hafiften geliyorum kendime ama yetersiz işte bu aralar, hem köprüde adamın teki intihar ediyordu bugün dedim.
Yok dedi mezarlık değil hastaneye gittim bugün ben, komşunun kocası kan kanseri büyük ihtimalle dedi. Bahsettiği kişi bizim sokağın eskilerinden biri, dev gibi bir adam, dev dediysem öyle korkutucu değil, cüsse bakımından uzun boylu iri yapılı biri işte daha nasıl anlatabilirim yani, hem lafı bulandırmamayım ya! Ne diyordum heh sevimli dev amca baya hastaymış annem onu ziyarete gitmiş, lösemili hastaların yattığı bir yermiş, orada hastanenin önünde bi bankta otururken senden küçük bi genç gördüm dedi bana, son günüymüş gencin oradaki annemin yanına oturup sohbet etmişler biraz, dert etmemek lazım demiş anneme sohbet sırasında. Annem bunu bana anlatırken bir baktım ağlıyor, dert ettiğin neyse unut dedi bana, unutmaya çalış, kısa hayat!

Yerimden kalkıp sarıldım anneye, ağlama be anne dedim, dert ettiğim şeyler geçecek elbet, bugünler de geçecek!

Sonra sabah ofise geldim, sıcak sıradan bir cuma, ertesi gün çalışacağımı bildiğimden yine memnuniyetsiz bir ifade, biraz da geç kalmışım işe. İş arkadaşlarım Micheal Jackson ölmüş dedi, inanamadım önce, yok yahu dedim, ölmemiştir, her sene bir öldürüyorlar adamı alıştık artık ya hani öyle bir şeydir dedim, değilmiş. Micheal ölmüş gerçekten de!

Teyzem geldi aklıma blog, çok severdi teyzem Micheal Jackson'ı. Hatta anneannem teyzemin doğum gününde Micheal Jackson'ın kasedini almıştı teyzeme. Sadece teyzem mi severdi, dayım, annem, hatta anneannem bile ısınmıştı Micheal'a. Annem Londra'daki konseri duymuş geçen gün bahsediyordu ah keşke ben de gidebilsem de görebilsem pek severim Micheal'ı diye. Ailecek severdik biz onu. Bu sabah duyunca öldüğünü çok tuhaf oldum birden. Hani ne alaka deli misin be diyeceksiniz belki ama ne bileyim ben işte!

İntihar için köprüye çıkan adam, hasta komşum, kanseri yenmiş genç çocuk, Micheal Jackson, bütün bunlar sanki bana saçmala lan edie kendine gel artık, bak hayat kısa, ne tasalanıp duruyorsun demek istiyor gibiler. Ben görmek istemesem de at gözlüklerimi çıkartmak istemesem de gözüme sokmaya çalışıyor hayat bir şeyleri bu aralar bana.

Dedim ya hayat tuhaf! Çok tuhaf hem de bu aralar!

6 yorum:

zero dedi ki...

Ah be edieciğim! Ne kadar yakınımdasın ama ne kadar da çaktırmıyorsun bazen bazı şeyleri. Sana anlayabilmen, farkına varabilmen için yüz milyon kere "kendinin kıymetini bil" dersem anlar mısın acaba? Hayır, anlaman için ne gerekiyorsa söyle yapıcam ben. Hayatının her döneminde olduğun gibi hep biraz yaramaz kız ol, haylaz ol, söz dinlemez ve isyancı ol. Sana çok yakışıyor bunlar. ama nolursun bu sefer, sadece bu sefer biraz olsun söz dinle. canını sıkan şeyleri def et artık. yeter de! istersen Baba ve Piç'i bir kere daha getiriyim, yine oku. ama bu sefer lütfen sözümü dinle!!!

edie finnerty dedi ki...

hiç çaktırmam be zerom!
hele bu aralar yapıştı yüzüme salak bi gülümseme dolanıyorum etrafta! geçecek elbet! sözünü dinliyorum aslında ama işte arada bi geliyorlar yine. arınmam lazım benim de bi ara! biraz uzak kalmam lazım hayata karışmam lazım!

hayat kısa bak micheal da gitti!

absalom dedi ki...

hayata karışmak lazım :)

evet edie zeronun sözünü dinle.
haylaz kız ol.

edie finnerty dedi ki...

özüne dön diyorsun yani :))

absalom dedi ki...

efet öz iyidir ;)

hem ben seni haylaz huysuz olarak algıladım...hiç hüzünlü olabileceğin aklıma gelmedi...

kafası karışık olabilir belki.

edie finnerty dedi ki...

hüzünlü değilimdir aslında da dedim ya saçma sapan şeyler üst üste geldi :(
dolayısı ile absolumcum böyle garip bir hale büründüm :(

geçecek ama ya!

döneceğim özüme! :))