13 Mart 2010 Cumartesi

Bir şehre gitmek ya da gidememek

Bugün en sevdiğim şehre gittim babamla. Bir aydır görüşemiyor olmamın verdiği özlemi en sevdiğimiz şehre giderek telafi ettik.

Bugün en sevdiğim şehirde, zamanın benim için durduğu o köprünün üzerinden geçerken, en sevmediğim şehirde yaşamayı teklif etti babam bana, mantıklı şeyler söyleyerek. Söyledikleri düşündürdü, aklımı bulandırdı, içimi kemirdi, nefes alamadım, kelimeler boğazımda düğümlendi.

O en sevdiğim şehirde, hiç sevemediğim ve gidemeyeceğimi düşündüğüm şehirde yaşamam için mantıklı açıklamalarda bulunurken, köprüden salıvermek istedim kendimi. En sevdiğim şehirle bütünleşmek istedim.

Arabada dönerken yol boyunca düşümdüm durdum, insan bir daha asla ayak basamam dediği bir şehre dönebilir mi? Yaşayabilir mi orada?

Bir şehre gidememek geldi aklıma sonra. Yalnızca hayallerimizde gidebildiğimiz, ya da gitmeyi göze aldığımız şehirler vardır demişti Mario. Yol boyunca bunu düşündüm. Yapabilir miyim acaba?

Bir karar vermem gerek, iyi ya da kötü, ne olduğunu bilemediğim bir yol var önümde. Vermem gereken sınavım bu sanırım.

Hiç yorum yok: