20 Ocak 2012 Cuma

soğuk

ben yazın doğmuşum. hava haddinden fazla sıcak, istanbul her zaman ki gibi nemliymiş. yazın doğduğumdan mütevellit yazı severim ben. insanı kahreden, kendinden bezdiren o yapış yapış sıcaklarda zaman zaman söylenirim ama sıcak güzeldir derim.

ama aslında zaman zaman soğuğu da sevdiğim oluyor benim. evet bu aralar insanı kristalize eden bir soğuk var, her dışarı çıktığımda huysuzlanıp, mızmızlanıyorum ama bazen seviyorum soğuğu.

mesela bir zamanlar, evden çalışmadığım zamanlar, sabah işe gitmek üzere dışarı çıktığımda, yolda yürümeye başladığımda yüzüme çarpan o soğuk hava beni mutlu ederdi. burada di'li geçmiş zaman kullanımı gereksiz aslında o soğuk hava beni hala mutlu eder. sonra, sonra pencereden giren soğuk. bak bunu çok severim işte. dışarı bakarsın, sokak ıssız tıssız. sokağın köpeği tırıs tırıs yürüyor. bahçe kapısından bir kedi giriyor, akşam yaptığın karton yatağına kıvrılıyor. evlerin ışıkları sönük, herkes uyuyor. vampirler, baykuşlar ve ben uyanığım bir tek. sokağı izlerken pencerenin kenarından üfüren rüzgar kaloriferden yükselen sıcak havaya karışıyor. tek elin kaloriferin üzerinde, tek elin pencerenin kenarında. sıcak ve soğuk. yetmiyor pencereyi açıyorsun, hava lodos, ağaçlar eğiliyor, uzaklardan bir köpek sesi geliyor, rüzgar yüzünü yakıyor. burnunun ucu sızlıyor. lodosun arkası fena diyerek pencereyi kapatıyorsun.
burnunun ucu hala soğuk, ama farketmiyor çünkü zaten burnunda tütüyor.

Hiç yorum yok: