30 Eylül 2009 Çarşamba

Can Yücel'den

Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama
Yarım saat erkene kurulsun saatin.
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,
Bak güzelim kahvaltının keyfine.
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine,
seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...

Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa ,
çocuk görürsen yanağından makas al.
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,
hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak,
yüzünde güller açtıracak.

Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil,
vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbetin yemeğin, kahkahan olsun..

Arkadaşım
hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!

Can Yücel

26 Eylül 2009 Cumartesi

garip istek vol.2

Jason Mraz bana şarkılar yazan, saçma sapan mesajlar gönderen hayranım olsun.

Bill Gentle bana çılgınca aşık olsun, ben yüz vermeyeyim.

Marc Jacobs kankam olsun, beraber alışveriş yapalım.

Robbie Williams içip içip beni arayan eski sevgilim olsun.

James Morrison yan komşum olsun.

Mika sevgilim olsun.

Erdem Moralıoğlu'nun ilham kaynağı olayım, her röportajında edie için hazırladım bunları desin.

13 Eylül 2009 Pazar

Tüm sevenlere James Abi'den Wonderful World


Bir adam var James Morrison adında, bir ses var adamda allah sizi inandırsın ölüyü diriltir. Aşığım kendisine Zach'a olan aşkım gibi değil ama bu. Bu başka.

"And I know that it's a wonderful world
But I can't feel it right now
Well I thought that I was doing well
But I just want to cry now
Well I know that it's a wonderful world
From the sky down to the sea
But I can only see it when you're here, here with me"

Bu sözleri yazan bir adama nasıl aşık olmam ki? Gitsem evine aha ben geldim balım desem, live with me, don't cry, sileyim ben senin gözyaşlarını desem? He desem.

"And I wish that I could make it better
I'd give anything for you to call me, or maybe just a little letter"

Ah be adam gece gece yaptın yapacağını...

11 Eylül 2009 Cuma

Kişiliksiz Öykü

Her yakınına gittiği rengi alan şeffaf bir örtüye benzerdi kişiliği. Sonunda bir perdeye tül bile olamadı.

Kevork Kirkoryan / Kev'gir Öyküler

9 Eylül 2009 Çarşamba

garip istek vol.1

insan, hayvan, eşya, bitki, bilumum ıvır zıvırın beni rahatsız edemeyeceği bir yere gitmek istiyorum.

kısa ve öz

zaman dediğin ne tuhaf şeymiş, ne de hızlı geçermiş bazen, yetişmeye çalışır da yetişemezmişsin, hafıza denilen zamandan da tuhafmış, unuturmuş insan asla unutamam dediği şeyleri, hatırlamak isteyip geri dönmeye çalıştıkça kaybolurmuş hatıralar arasında, hayret edermiş yaşadıklarına sanki o değilmiş gibi. insan ne çok karışabilirmiş bazen, anlamaya çalışıp anlayamaz anlamlandırmaya çabaladıkça karışırmış.

yazmayalı gene olmuş, neler olmuş neler bitmiş peki bu zaman içinde. çok şey, pek çok şey. sevinmişim, kızmışım, gülmüşüm, hatta ağlamışım. ama yine de doya doya yaşamışım hayatı bu süre içinde.

her şeyin bir nedeni varmış ve de bazı soruların cevapları ben hazır olmadıkça gelmezmiş tekrar tekrar öğrenmişim bunları. denizin suyu bazen çok soğuk olabilirmiş, güneş gölgede de yakabilirmiş, insan insana benzeyebilirmiş, bazı şeyler eskisi gibi can yakmayabilirmiş. hikayeler aynı ama anlatanlar farklı olabilirmiş. her göz farklı görüp, her kulak farklı duyabilirmiş.

büyü bozulurmuş bazen, bazen korkarmış insan bir daha ya olmazsa diye, ama dönüp bakmasını öğrenmek gerekirmiş her şeyden önce.

ağustosun 25'inde yazmışım en son bloguma. neler oldu peki, ne değişti, zaman hep aynı dediğim zamanlarda bile değişirmiş aslında bazı şeyler bunu öğrendim ben.

işten ayrılalı bir ay olmuş, oturamamışım popomun üzerine. oraya gitmişim, buraya gitmişim. kuş misali uçmuşum. bir durduğum yerde bir saatten fazla duramamışım. uçmak istemişim yükseğe, en yükseğe.

bir gün hiç bilmediğim birinin mesajına uyanmışım, aynadaki yansımanın. mutlu olmuşum bilmediklerim görmediklerim tanımadıklarım "beni" okudukça kendinden bir parça bulmalarına. istiklal caddesinde adımın geçtiği kitabı kalbimin üzerinde tutarken yağmaya başlayan yağmura gülümsemişim, bir de üstüne üstlük en sevdiğim oyuncuyu görmüşüm :)

karanlıktan çıkmaya başlamışım yavaş yavaş, karışsa da aklım, duygularım, eskisi gibi olmaya izin yok. ne de olsa bir kez geldim bu dünyaya.

yapmamı bekleyen çooook şey var daha.

hayat kısa.

kısa ve öz.

ama güzel.