18 Ağustos 2009 Salı

Sekizinci ayın onsekizinci günü

Bugün düşündüm de zaman ne tuhaf şey. Bekle bekle geçmez bir türlü, akşam yatarsın, sabah uyanırsın, işe gidersin, karnını doyurursun, ekrana bakarsan mal mal, hava kararır, zaman geçsin dersin. Beklenen gelsin, olacak olan olsun. Olmaz, zaman bir türlü geçmek bilmez. Ama sonra birden büyü bozulur, zaman öyle çabuk geçer ki, dur dersin, geçme dersin, dinlemez. Kulaklarını tıkar, dilini çıkartır sana, nanik yapar.

Ne yaparsan yap, durduramazsın bazen.

Sekizinci ayın onsekizinci günü bugün. Ne çabuk geçmiş zaman ve de ne kadar yavaş geçmiş. Ne tuhaf bir çelişki, geçsin demişim geçmemiş, geçmek bilmemiş. Geçmesin demişim, atlılar kovalamış peşinden.

Ne çok şey olmuş sekiz ayda. Gülmüşüm, ağlamışım, üzülmüşüm, sevinmişim, mutlu olmuşum, inancımı yitirmişim. Çok şey olmuş, çok da güzel olmuş.

Zaman dakikada 60 saniye, haftada 7 gün, yılda 52 hafta hızında ilerleyen belediye otobüsü demişti çok sevdiğim biri zamanında.

Bazen trafiğin tıkandığı, çok bilinmeyenli bir denklemin olduğu bir belediye otobüsü.

2 yorum:

SİYAM dedi ki...

çok güzel olmuş. bu aralar tam bana uygun bir yazı. çok yavaş geçiyor zaman.. :(

edie finnerty dedi ki...

:( noldu be siyamım?
hayırdır?

bana da öyle hızlı geçiyor ki, atlı kovalıyor peşinden sanki!