4 Ağustos 2009 Salı

gün güneşli, insanlar neşeli!

gene bayadır yazmamışım pek sevgili bloguma. ha soracak olursanız naaptın, ne ettin, tatile mi gittin diye yok hiçbir şey yapmadım. valla yapmadım. ne tatile gittim, ne de işi bıraktım. gerçi bu ay son ama :) evet pek sevgili blogum bu ay son. 8 ayın sonuna gelmiş bulunmaktayız. haa diyeceksiniz yeni iş var mı, görüştüm bi yerle ama bakalım, olursa olur güzel de olur ama olmazsa da olmaz! daha fazla sıkamıyacağım kendimi. zira güneş yağı ve deniz kokusu almaktayım 2 haftadır ki bu bende değişiklik sinyalidir. blogu belki okudunuz. 2 sene önce 2007'de de aynı durum baş göstermişti. sevmediğim salak bir işte çalışırken her sabah güneş yağı ve deniz kokusu duyardım. içlene içlene giderdim işe. bu aralar da aynı şey oluyor. mütamadiyen bir güneş yağı ve deniz kokusu- yolda yürürken bile yahu- geliyor burnuma. anlaşılan o ki bünye denizi istiyor, güneş istiyor, kum istiyor. bana hafiften hafiften yol göründü yani. değişiklik zamanı.

dün akşam odamda otururken, bir haftadır aynı sayfayı okumaya çalıştığımı farkettim. okuyamıyorum, uyuyakalıyorum ve de işin daha kötüsü bütün bir kış boyunca "gelsin, yaz gelsin" diye söylenip durduğum yaz bitiyor. ağustos geldi bile ve ben daha henüz dışarı çıkıp şöyle tünel'e doğru yürüyemedim. terasta oturup kitabımı okuyamadım. bu mu lan hayat diye bağırasım var feci. ama sinirli değilim, yok valla değilim. şimdi dönüp bakıyorum da geçen zamana, geçen 8 aya, değişen nedir bende diye, çok şey değişti. çok şey öğrendim. belki çalıştığım iş yeri kariyerime pek bir etki etmedi ama kişiliğime çok şey kazandırdı bundan eminim. sabretmeyi öğrendim ve de sakin olmayı ki bence en önemlisi bu, sakin olmak yani. ömrü hayatım boyunca panik ataklarda, nevrozlarda seyreden bünyem bir sakin bir sakin ki sormayın gitsin. böyle bir sakin bir mutluluk ki amanın amanın.

hani dediydim ya denize donla giren çocuk neşesi var o neşe aynen devam ediyor. haziranın sonunda ne olduysa artık, uyurken çip mi taktılar nedir bilmiyorum ama aman yarabbi!

haa bu arada ağustosun 3. haftası bozcaada öyküleri çıkıyor, 34 yazarlı bir yol kitabı. neden dedim şimdi size bu kitabı, içinde benim de öyküm var. gidiş-dönüş öykünün adı. hatta gördüm hemen 2. öykü benim öyküm. haa bir de temmuz ayı sert sessiz dergisinde bir öyküm daha yayınlandı.

hayat güzel be blog :))

2 yorum:

SİYAM dedi ki...

edie cim bu kadar sakinlik adamı korkutur. kuzuların sesizliği falan olmasın sonu :)

canım benim git yat kuma sür güneş yağını uzan boylu boyunca keyif senin.. arada sırada bak etrafına sakın bıldırcınsız dönme. ben yapamadım sen yap barimm..

edie finnerty dedi ki...

korkma siyamcım :))

dün bastım istifayı, bir hafifim bir hafifim sorma gitsin. açık sarı ona tadındayım, hafiflikten havalanan olin gibiyim :))

en kısa zamanda kumdan kaleler, bıldırcınlar, heykeller yapıcam :))

bıldırcınsız gelmem merak etme. yeni bıldırcın yavruları var zaten :)