27 Nisan 2011 Çarşamba

26 Nisan 2011 Salı

pachelbel'in penguenleri


hatırlayanınız var mı ya da bileniniz bilemem ama yayın kesildiğinde necefli maşrafa ya da bu penguenler çıkardı. pachelbel'in re majör kanon'u şu sıralar hayatımın fon müziği.
mutluluk göz yaşı gibi bir şey.

24 Nisan 2011 Pazar

edie finnerty give away

134. izleyicime kanarya adalarından birini veriyorum! babam çok zengin lan! kırım prensesiyim ben, devrik mevrik ama olsun! dalga filan diil yani! siz beğenin, aha bu deyin, tapusu kapınızda, yalnız kargo sizden!

22 Nisan 2011 Cuma

sizin de ne yaptığınızı hatırlamadığınız günler olur mu?

boya kokusu

bitmek bilmeyen yazmak isteği

sonu olmadığına inandığım soğuk hava

bitmeyen nisan

gelmeyen mayıs

2009'un mayısını hatırladım birden. hayat ne kadar da korkunçtu.

sonra 2010'un mayısını düşündüm. ne yapıyordum acaba?

sizin de ne yaptığınızı hatırlamadığınız günler olur mu? aylar, saatler ya yıllar?

benim var mesela. geçen yıl ne yaptığımı hatırlamıyorum mesela. ne yapıyordum.

wilson vardı. bir wilson varmış, bir wilson yokmuş. gelmiş, gitmiş.

wilson'a küstüm, tüm şehir bana güldü.

bir şarkı vardı öyle. annesine küsüp kedisini yiyen birini anlatıyordu.

2011'in nisanı. bitmeyen nisanı. yağmurun ilk kez yağarcasına yağdığı nisanı.

bir yolum var benim. temiz bir yol.

üç vakte kadar dört, dört vakte kadar beş.

içim çömelmiş, ruhum daralmış.

bir de güneş açsa artık!

mesaj kaygısı

"honey i'm home!"

mevsimlerden yaz, günlerden çok sıcak. bunaldığım, arada bir sigara içme bahanesi ile kaytardım acansdan çıkıyorum. eve gidip duş alıp biraz tv, biraz kitap sonra uyku. hayatım bunun ekseninde, bana güzel.

bir mesaj geliyor, ilahi bir mesaj.

cips şapkalı adamların olduğu, dolmanın sevilmediği bir mesaj.

şimdi böyle yazdım ya, anlamadın aslında. anlatınca komik değil ama aslında çok komik gibi.

onun gibi bir şey.

insan ölürken film şeridi gibi geçermiş hayatı gözünün önünden. ben en çok bunu merak ediyorum. ölen birine sormak istiyorum mesela, gerçekten de geçti mi diye. ama sonra cevap veremez ki diye üzülüp susuyorum.

insan bazen üzülür, bazen heyecanlanır. ben mesela heyecanlanırım çok sık. ellerim terler, avuçlarım. boğazım kurur sonra. sesim çıkmaz bir de bazen. ben bazen üzülürüm de. ama en çok bazı şeyler aklıma geldiği zaman üzülürüm.

mesela bugün bir kitap okudum, bir şarkı dinledim. üzüldüm, hüzünlendim. dedim ya oluyor zaman zaman diye. ama merak etme geçer.

mevsimlerden yaz, günlerden en sıcak gün. elf gitmiş, acans sıkıcı, müştem tepemde. föy diye bir şey var bu hayatta bilir misin? bilmezsin tabi, nereden bileceksin sen föyü. ama o föyü ben yazdım işte. hem de defalarca. yazdım sildim, sildim yazdım. en sonunda yaptım, oldu.
ben föy yazıyordum, bir şarkı çalıyordu. ne diyordu şarkıda, bir fırtına tuttu bizi.

sonra çıktım işten, beşiktaş'ta yürüdüm biraz, bir oje aldım kendime. turuncu, cart turuncu. motora bindim, ojeyi sürdüm, insanlar bana baktı. bir şarkı vardı dilimde. bir sigara yakmak istedim ama yakalanırım diye korktum. ben korkarım zaten. denize baktım, turuncu ojelerime bir de. sonra eve geldim, annem biber dolması yapmıştı.

bugünlerde ben sessizim. ama yine bir şarkım var dilimde. sabah akşam söyleyip duruyorum.

mevsimlerden bahar, günlerden en yağmurlu gün. telefona bakıp duruyorum. eski günler geliyor aklıma, korkuyorum, korktukça yatağın altına dolaba saklanmak istiyorum. ama yapamıyorum, çünkü ne olacaksa olsun diyorum.

insan bazen hayran olduğu birini görür, tanışır, konuşur. ben mesela gittim sevin okyay'a onu çok sevdiğimi, harry potter'ı çevirdiği için bir kez daha sevdiğimi söyledim. adımı sordu, gülümsedi. el salladım arkasından. sonra da onu gördüm. çakmak istedim, yokmuş. sonra içerde gördüm. buldu beni. o beni buldu. ben onu buldum. birbirimizi bulduk.

güneşli bir gün vaadetti bana. olur dedim, moda'da dondurma yemeyi teklif ettim. kabul etti, elimi öptü. elleri sıcacıktı. gülüşü de çok güzel.

mevsimlerden bahar, günlerden en saçma gün. telefon yanımda. belki arayan olur, ya da mesaj gelir.

gelir mi he sebastian?

21 Nisan 2011 Perşembe

dog days

ecnebilerin bir tabiri var, dog days diye. yazın en sıcak günleri için kullanılıyor ama ben şahsen manyaklar gibi yorulduğum günlere de uyarlıyorum. cuk oturuyor. halet-i ruhiyem dog days'i özledi. her gün ordan oraya koşturmayı, onu bunu yapmayı! manyağım sanırsam!

neyse bunu dinleyin siz!

13 Nisan 2011 Çarşamba

saçmalama

her gün günde 4 defa palais'ye, 3 defa cezayir sokağına, 2 defa da fransız kültüre gitmezsem rahat edemiyorum! illa ki gideceğim! gitsezsem olmaz! olmazsa olmaz! eksiklik hissediyorum mesela, kafatasım çatlıyor, kulaklarımda bir uğultu oluşuyor sonra da kafatasım çatırt efekti çatlıyor! bünyeme iyi geliyor!

yazılan şeyleri okuyorum, bilogları, postları, kitapları, kitapçıkları, dosyaları, prespektüsleri prospektüsleri, manifestoları. saçlarımı kazıtmak, istanbulun bütün otellerinde uyumak, bütün restorantlarında yemek yemek sonra da bileklerimi kesmek istiyorum. herkes aşktan söz ediyor, birilerini seviyor, özlüyor, ben duruyorum. yürüyorum, oda kulenin arkasından galataya gidiyorum, o da yetmiyor bankalar caddesine iniyorum. 30 yıl önce ben ordaydım şimdi sen ordasın diyor babam. he ya diyorum, he! iki harf tek hece!

yoruluyorum, uykum geliyor. uyumak istiyorum. günler azalmıyor! azalarak bit diyorum ama olmuyor! nisan sonrası gelmiyor! havalar beni her sabah ve her akşam üşütüyor, gündüzleri terletiyor, öksürüğüm geçmiyor! sesim boru tesi, boru sesi ti. tek hece, sağdan sola, yukarıdan aşağı, kuzu sesi me.

ama en güzeli eşek sesi, hala inatla anırıp duruyor. arka sokakta hayvan severler eşek besliyor, ben sadece kedi besliyorum. çok ezikçe! keşke aslanım olsaydı! aslanım diye severdim o zaman onu! gözümün nuru! aslan parçam! güzel kelimeler bunlar!

excelden nefret edip, ışınlanmayı bulamadıkları, buldularsa da sakladıkları için küfür ediyorum.
topuklularla koşmak istiyorum bir de!

aman böyle işte, yoruldum!

12 Nisan 2011 Salı

edie finnerty gururla sunar:

selam sana bilog! ben bahtsız bedevi bu da sevgilim kutup ayısı! karmaşık bir ilişkimiz var bizim! nasıl la diye sorma! ya da madem sordun söyleyeyim! ilk görüşte aşk değil, kesinlikle değil! ama kaçan kovalanır olayı diyebiliriz! zamanla birbirimizi tanıdık, sevdik, yani sevmek zorunda kaldım! neyse olay bu! adım hıdır elimden budur! valla bilog o kadan yorgunum ki, bir saçmalamak bir saçmalamak! ben var saçma sapan konuşmak! (bunu karolin ya da ürrem aksanıyla okuyun!)

heh ne diyodum, zaman geçmiyor lan bilog! yemin ederim geçmiyor yani! ben mesela nisanı severim, yani severdim! artık sevmiyorum, hatta hatta tiskiniyorum! pis nisan! bit! azalarak bit! hatta anında bit! mesela gün bitmiyor! bildiğin bitmiyor! yörünge değişti de günlere mi bi halt oldu acaba? sabah uyanıyorum, ok gibim evden fırlıyorum! marş marş ilk hedefimiz şişhane! sora gün bit la diye dualar ediyorum, ama noliyi bitmiyor! biteceğine uzuyor da uzuyor eşek pipiskosu gibim!

eşek demişken sabahları arka sokaktan mıdır artık neredendir bilemem, bir horoz sesi geliyor, ürürürü bildiğin horoz! dün sabah eşek eklendi! atma lan demeyin! gaipten eşek sesi duyan ilk insan ben değilsem bildiğin eşek var arka sokakta! aceba evde mi besliyorlar yoksa bahçeye klübe mi yaptılar! ben diyeyim bremen mızıkacıları sen de verder veremem mızıkçıları o da olmadı dingonun ahırı!

herkes feyzbukta nihat doğanı konuşuyor, ey ada yut onu! sana emrediyorum!

hayat bana güzel la bilog biliyorsun di mi? yani bilmiyorsan da bil, artık öğren! o denli güzel ki bir kulağımın arkası kaldı öpmediği, yarın onu da öpecekmiş! kulak fetişi seni!

neyse bilog yazabiliyorum o da güzel, en azından bunu yazıcak vakit buldum! şaka lan adam tuttum o yazıyor! 4 sayfalık cv'im var benim! ne işim olur bilogla! 4 sayfa! yazıyla dört!

"genç kadının rüya gibi başlayan günleri kısa bir süre sonra kabusa dönüştü" al sana filmin konusu! tagline da hazır zaten!

edie finnerty gururla sunar: Hayat beni öptü!
Burası Şişhane buradan çıkış yok!
Burası Galata buradan çıkış yok!

Tagline'da galata mı desem şişhane mi karar veremiyom yea!

"gerçekten mükemmel" Zörün Duruk

"sinemaya yeni bir bakış, çok cesur, çok yeni" Makbule Geçer

"geleceğin usta yönetmeni" Karamustafa Biraderler

Edie Finnerty, bu adı hatırla bilog! yakında tarihi o yazacak!

oha çok iddialı lan!

editüs büdütüs: bir galata diyon, bi şişhane karar ver la manyak karı diyebilirsiniz, valla veremedim karar! yok la yok verdim şimdi, galata daha ciks!

10 Nisan 2011 Pazar

panamalı bir hasta için çok acil boardmarker aranıyor!

yuh oha ve hatta hatta çüş! ay olmuş yazmayalı, daha doğrusu yazamayalı! insan olmadığıma kanaat getirmiş bulunmaktayım, hele ki son günlerde gören olsa evet edieciğim gerçekten insanlık dışısın der, eminim, zira gerçekten yaratık gibiyim, katy perry benim için söylüyor "you are an aliennnn" evet canım aynen öyleyim.


haftanın 7 günü çalışmak, wunde bah! işte bunu seviyorum bilog! haftasonu da çalışınca pazartesi sendromu diye bir şey kalmıyor, mesela şu anda da ofisdeyim. ofiste tek başıma diye film yapıcam, oskar, nobel, altın ayı, altın kaplan, aslan kaplan, altın öküz, tibet öküzü, pulitzer, altın portakal, tosbağa, mandalina, şeftali artık bu ödülü olursa silip süpürmeyi planlıyorum! şaka değil! hakikat! ciddiye alın! not edin! tarihe tanıklık ediyorsunuz, sizi tebliğ ediyorum! vallahi ve de billahi!

bu kadar yorulmaya ne mikim olacak onu da merak ediyorum. mesela bu sabah sürünerek kalktım lan! bildiğin böyle allam ya nolur yea bi 5 dakka daha uyusam! hea nolur dedim! olmaz kalk, hazır ol! hayat zor lan bilog, yorucu şu aralar. pazar günü, oh, haftasonu, hava böle güneşli filan demek isterdim ama diyemiyorum, insanlar 8 buçukta spor yapıyor, ben en acilinden kalem arıyorum! çok acil panamalı bir hasta için boardmarker aranıyor!

özet geçiyorum pampalar, serdar ortaçı yoran hayat şu günlerde ebemi öpüyor, firenç kis hemi de!

he bir de burası galata burdan çıkış yok olum! tagline de budur filimin ahanda!